Tuesday, June 14, 2011

Bir öğrencinin günlüğünden...

Buraya girdi yazamadığım süre boyunca öyle gelişmeler oldu ki gerçekten hayatın insana ne gösterebileceğini öngöremiyorsun. Bu sene üniversite hazırlıklarına ağırlık vermem gerekirdi fakat çok sıkıcı bir uğraş. Onun için kendime yeni icatlar çıkardım. Eylül ayında Pusula Yayıncılık bünyesindeki Mobillife dergisine oyun/ürün incelemeleri yazmaya başladım, sömestr döneminde Özyeğin Üniversitesi'nde düzenlenen Oyun atölyesine katıldım ve geliştirdiğim oyun en iyi bireysel oyun ödülünü aldı. Nisan 2011'den beri de TRgamer.com için oyun incelemeleri yazıyorum. İncelediğim oyunlar şunlar:

Batman Arkham City - http://www.trgamer.com/Yazi/batman-arkham-city/1/2833.trg
WWE: All Stars - http://www.trgamer.com/Yazi/wwe-all-stars/1/2814.trg
Mortal Kombat - http://www.trgamer.com/Yazi.aspx?YaziID=2795
Motorstorm: Apocalypse - http://www.trgamer.com/Yazi.aspx?YaziID=2789

Bunun haricinde TÜBİTAK tarafından desteklenen ve Başkent Üniv. öğretim üyesi Prof. Mutlu Binark tarafından yürütülen "Dijital Oyun Kültürü" çalışmasına katkı için bir yazı da yazdım: HTML 5 ve Mobil Oyun Teknolojilerinin Önemi
Yazıya bu linkten ulaşabilmeniz mümkün: http://dijitaloyun.wordpress.com/2011/06/14/html-5-ve-mobil-oyun-teknolojilerinin-onemi/

Grafik çalışmalarına şu an ağırlık veremiyorum, her ne kadar asıl uzmanlaşmak istediğim alan o olsa da. Yine de şimdilik bir süre daha oyun sektörünün medya/yazar kısmındayım. Hakkımdaki güncel gelişmeleri önceki gönderimde paylaştığım linklerin haricinde twitter adresinden de takip edebilirsiniz:

http://www.twitter.com/kemalakay

Tabii bir de bunların haricinde ortak bir çalışma olarak Hutopia.net adında bilim ve doğa üzerine bir web sitesi açmıştık. Şu an aktif olan bir site değil, ne zaman belli bir raya oturur onu da bilmiyorum fakat dosya konusu olarak "Enformasyonel kentler" üzerine yazdığım yazıyı inceleyebilirsiniz:

http://www.hutopia.net/index.php/teknoloji/26-enformasyonel-kentler.html

Bu aralar liseden mezun olmanın sevinci içerisindeyim, 5 yılın sonunda muhtemelen ilk defa teşekkür alacağım. Başarımdan kıvanç duydum, mutluyum. Bakalım, hele bir üniversite işini de halledebilsek iyi olacak...

Herkese iyi günler

Labels: , , , , , ,

Sunday, May 02, 2010

Yeni Adresler

Google'da bu blog hala çıktığına göre arada tek tük de olsa ziyaret edenler oluyor demek ki... Eğer sen ziyaretçim ve okuyucum, güncel yazılarımı görmek ve beni takip etmek istiyorsan http://my.opera.com/Rodney92 adresinden yenilikleri takip edebilirsin. Orada mevzu bahis olan başlıklar şöyle: Istanbul David Lynch sergisi, Türk oyun sektörü canlanıyor mu?, Marco Polo - Hırsızlar arasında -, Rousseau'nun genel iradesi ve Montesquieu'nün güç ayrımı Türkiye'de uygulanmakta mıdır?, Avatar, DirectX ve benim kitabım....

Ayrıca web sitem de şurası: www.siyahyanik.com

Beklerim...

Saturday, October 04, 2008

Living on a 'Mirror's Edge', Balancing on a Ledge

Başta Counter Strike olmak üzere ne Call of Duty, ne Medal of Honor, ne de Battlefield gibi savaşları konu alan FPS oyunlarına arkadaşlarım paso oynuyor olmasına rağmen hiç ısınamamışımdır. Getirdiği teknolojik özellikler ve biraz da Türk'lerin yönetiminin altında olan bir ekip tarafından geliştirilen bir oyun olduğu için Crysis'i oynamış ve FPS türüyle asıl haşır-neşirliğimi yaşamışımdır. Fakat bir FPS oyunundan asıl beklentim, her oyunda tekrar eden, elinde silah birinci kişi açısı ve adam öldürme misyonundan farklı bir türde oyundur. İşte bu oyunun adı, Mirror's Edge.
 
Mirror's Edge, Battlefield serisini geliştiren İsveç merkezli Electronic Arts bünyesinde bulunan DICE oyun stüdyosu tarafından geliştirilmekte olan FPS tabanlı bir aksiyon oyunu. Oyun piyasasına yeni bir tür kazandıracak bu oyunun yapılmasını sağlayan en büyük unsur, elbetteki Battlefield(1942,2142, Bad Company...)'ın getirdiği başarı. Battlefield o kadar çok makyaj yapılıp gelir elde etti ki demek, böyle yaratıcı bir çalışma için gerekli altyapı sağlandı.
 
Oyun, Faith adında halkın tüm bilgilerinin hükümet tarafından daha iyi bir yaşam bahanesiyle denetlendiği bir şehirde, gizli bilgileri gerekli yerlere ulaştırmakta görevli özgür bir koşucunun yaşamını ele almakta. Faith, aynı zamanda ailesini, onlar hükümete karşı protesto ederken kaybetmiş biri. Dolayısıyla sokakta büyümeye zorlanmış bir kız. Aynı zamanda suçsuz kız kardeşinin cinayet suçuyla neden hapse atıldığının cevabını da arayan ve onu kurtarmaya çalışan bir kahraman. Nitekim sonradan başı hükümetle iyice belaya girecek ve bir çok polisle çatışmak zorunda kalacak fakat bu çatışmalar sırasında bize yardım edecek Mercury adında gizemli bir yan karakter olacak. Sizin anlayacağınız, gizlik kavramının kalmadığı bir şehirde biz özgürce, çatıların arasında dolanan özgür bir kuş gibi biriyiz.

Oyunda genellikle beyaz ve mavi ton hakim. Dedim ya biraz önce çatıların arasında dolanıp, bina bina zıplıyoruz; tutunabileceğimiz yerlerde kırmızı ile boyanmış. Bu size oyunu basitleştirecek bir özellik gibi gözükse de, Mirror's Edge oyununda genellikle birilerinden kaçtığınız için arkanıza dönmek ve düşünmek için pek vaktimiz yok. Bu birilerinden kastım, hükümet tarafından görevlendirilmiş polisler. Oyun içinde de bize en sık bela açacak tiplemeler.
 
Dedik ya oyun yaratıcı bir tür; oyunda FPS kamerası kullanılıyor ama silah kavramını zora düştüğümüz zaman, düşmanlarımıza bir hamle yaparak kazanabiliyoruz. Bunun yanında malum, çevik ve sportif bir koşucuyuz, tırmanılması zor yerlere belli artistlikler yaparak çıkabiliyor, atlaması zor yerlere bir demirde salıncakta sallanır gibi yapıp, uçarak erişebiliyoruz. Oyundaki başka bir yenilik ise hiçbir gösterge ekranının yer almaması. Can göstergesi dahil. Ne düşünerek yaptıkları meçhul ama mantık çerçeveleri içinde olacaktır. Öyle ki videolardan gördüğüm kadarıyla polisler öyle sizi kurşun altına tutmuyorlar, savaş alanında değiliz sonuçta, bir askerden değil polisten bahsediyoruz. Anlayacağınız size yavaş ateş ediyorlar, kaçmak bir nebze daha kolay oluyor mermilerden.
 
Oyunda bir de bullet time'ın adı değişmiş versiyonu olan reaction time kullanılmakta. Bir yere atlarken kararsız kalır ve iyi bir atlayış gerçekleştirmek isterseniz, bu modu kullanabilirsiniz. İyi bir zıplama yapmak için atlama noktanızı da iyi belirlemeniz de bir o kadar önemli. Oyunda FPS kamera açısının, yani karakterin kendi gözünden oynanan açının kullanıldığını belirtmiştim. Fakat bu oyundaki kamera, diğer türdeki FPS'lere nazaran daha oynak. Oraya buraya zıplarken noraml hayatta da sabit durmaz değil mi kafa? İşte bu oyuna gerçekçilik katılması ve daha farklı bir oynanış sağlamak için bu dinamik kamera yerleştirilmiş. Oyunda ayrıca karakterimizin animasyonları da daha göz önünde. Bir yere zıplarken kollarını, tekme atarken bacağını, bir yere kollarının çapraz tutması gibi nice animasyonlar geliştirmişler.

Oyunda sadece Faith karakterinin yer almayacağını da belirtelim. Celeste, Mercury gibi farklı isme sahip koşucularda senaryoda yer alacakmış.
 
Oyunun yapımı içinse Unreal Engine 3 kullanılmaktaymış. Motorun Beast adlı ışıklandırma sistemi Mirror's Edge'in atmosferine daha iyi uyması için Illuminate Labs tarafından geliştirilmiş. Oyunda yer alan diğer özellikler, Unreal Engine'in orjinal parçalarından.
 
Basit ve sade bir oyun olacak Mirror's Edge. Fakat biz oyunseverlere farklı bir oyun deneyimi yaşatacağı kesin.

Crysis - Maximum Game

Yıl 2020...

İlk oyunu bitireli yaklaşık 7 ay olmuştu. Oyuna Prophet önderliğindeki Aztec, Nomad, Jester ve Physcho'dan oluşan raptor adında bir amerikan delta ekibini götüren uçakta, Teğmen Jake Dunn, kodadı Nomad ile başlıyorduk.
Oyunu satın almadan önce aylar öncesinden herkes biliyordu ki günümüzün en ileri grafik teknolojisine sahip oyunu oynayacaktık. Milyonlarca yazılmış kod, 85.000 shader ve 1 gb boyutunda doku arşivine sahip, DirectX 10'un asıl gücünü gösteren bir oyun.

Jester'ın bizi uyandırmasıyla kaskımızı takıyorduk. Kaskı takmamızla beraber ekrana gelen PDA arayüzü de insanı gaza getiriyordu. Adaya aslında Korelilerin kaçırmış olduğu bir grup arkeologu kurtarmak için gelmiş olsakta onların bizi fark etmesiyle Korelilerle savaşa girmiştik. Fakat oyun ilerledikçe adaya başka bir gücün de hakim olduğunu keşfediyorduk. Bir kaç bin ışık yolu uzaklıktaki bir galaksiden gelmiş uzaylı arkadaşlar. Uzaylılar o bildiğimiz elips kafalara sahip UFO'lardan ve Alien filmindeki uzaylılardan çok uçan ahtapolardı. Nitekim uzaylılar modellenirken ahtapotlar referans alınmış. Oyunun gelişmiş grafikleri bir yana; uçak, deniz motoru, tank ve araç kullanabiliyor olmamız oyunu daha da zevkli kılan unsurlardandı. Ve tabii ki nano giysimiz. Nano giysimizin ana fikri için Amerika'nın 2020 yılı için planladığı kıyafet temel alınmış. Giymekte olduğumuz bu kıyafet, aslında milyon dolarlık nano teknoloji harikası bir şaheser. Çoğu zaman 15-20 kişilik Kore gruplarıyla çatışmakta olduğumuz için bu giysinni önemi büyük. Özel Amerikan birliğinde yer alan bir teğmeni oynamanın keyfi de burada zaten. Giysimiz kurşun geçirmez, sınırlı süre için görünmez olabiliyor ve nano makineler aracılığıyla insanüstü güç ve hıza sahip olabiliyoruz. Oyunun keyfi kaçmaması için tabii ki hepsinin kullanımı sınırlı, mantıken de doğru olan bu. Silahlar sınırlı olmasına rağmen bu oyun için yeterliydi. Uçak ve tankları patlatabilmek için roketatar, normal asker düşmanlar için sıradan tüfekler, veya taramı, uzayşılar için ya özel bir uzaylı silahı (ki bir bölüm için sadece) ya da gauss silahı etkili oluyordu. Silahımızı modifiye de edebiliyorduk ki bu onları daha kullanışlı kılıyordu. Bomba ve türevleri de oyuna dahildi tabii ki.

Oyunun senaryo kısmı, adam öldürmeye oranla geri planda kalıyordu. Çoğunlukla amaç, belli bir noktaya gidip etrafı temizlemek. Fakat telsiz konuşmalarında geçen küfürler, oyundan bayaa zevk almanızı sağlıyordu. Etrafanızı bir uzaylı kümesi çevirmişken sadece kaderin bir cilvesi demek elbette komik olurdu. Senaryo geri kalıyordu kalmasına ama oyunun son bölümünde adaya uzak bir amerikan gemisinde önce ki bölümlerin tek düze olan aksiyonunun acısını çıkarıyordunuz. Son uzaylıyı gebertirken hele nükleer silah kullanma fikri gerçekten yaratıcıymuş. Tabii son uzaylı dediğime bakmayın. Bizim binbaşı, bir bilimadamı (kadını kadını) olan Helena'yı dinlemiyor ve bizim şu meşhur adayı pentagon izniyle patlatınca uzaylıların enerjisi kat be kat artıp okyanustan dünyanın diğer kısmına, ele geçirme amacıyla göç ediyorlar. Oyun, ada için gönderilen filodan bir tek Physco, Prophet, Helena ve Nomad'in sağ kalması ve Helena tarafından Japon gemilerinin geldiği tespit edilmişken Nomad'in 'artık onları nasıl yeneceğimizi öğrendik, savaşa devam etmeliyiz' sözleri ile sona eriyordu.

İlk oyunun sıradışı fps oynanışı, gelişmiş grafik ve etkileyici fiziklerine rağmen yapay zekaları hiçte bahsedildiği gibiydi. Oyunun bir çok yerinde çömezliyor, hamallaşabiliyordu bu sistem. Grafiklere de değinmişken; 3 gb ram, 3.00 Ghz, intel core 2 quad q6600 ve 2xnVidia 8800 GTX ekran kartıma rağmen tüm ayalar 'very high' da fakat anti-aliasing kapalıyken 30-40 fps (frame per second) ile oynayabilmiştim.

Şimdi Crysis 2 nerede geçecek, özellikleri neler olacak diye farklı bir oyun beklerken (Cevat Yerli, oyunun 3 seriden oluşacağını söyledi) Crytek'ten Crysis: Warhead açıklaması geldi. Warhead, ilk Crysis ile paralel konuyu ele almakta fakat adanın diğer kısmında geçmekte olan ve bu sefer daha çılgın bir asker olan, her daim giysininin özelliklerini daha manyak bir biçimde kullanan Çavuş 'Physcho' Sykes'ın kontrolü ile geçmekte.

Oyunun fizikleri için normalde CryEngine 2'nin bir kütüphanesi olan CryPhysics kullanılmışken bu paket için nVidia Physx fizik motoru tercih edilmiş ve daha başarılı bir sonuç ortaya çıkmış. Üstelik bu oyunda yapay zekalar geliştirilmiş ve daha bir optimizasyon sağladıkları rivayet edilmekte (yalan). Warhead, daha kısa sürmesine rağmen oyuna eklenen yeni özelliklerle eski Crysis oyuncuları için farklı bir deneyim yaşanmasını sağlamış: Oyundaki iki bölümde iki farklı yeni araç kullanıyorsunuz (Hovercraft ve ASV zırhlı araç) ve iki farklı silah da oyuna dahil edilmiş. Biri kendinizi matrix'te hissetmenizi sağlayan AY69, diğeri ise gauss silahının işlevini gören FGL40. Oyun kısa sürmesine rağmen, hele ki sonu beni hayal kırıklığına uğratmış olmasına rağmen, dedim ya Physcho daha deli-dolu biri; bilhassa oyunun ara videolarında Nomad'e oranla çok daha deli-dolu, atraksiyonlu dakikalar geçiriyorsunuz.

Wednesday, September 03, 2008

NFS: Undercover Arkasındaki Strateji

Kasım ayında gelecek olan NFS: Undercover için bir bilgi de gamecyte adlı başka bir oyun sitesinden geldi. Kendileri, Undercover'ın Nintendo Wii versiyonun yapımının başında bulunan Tim Fields ile röportaj yapma imkanı bulmuşlar.

Röportaj, oyunun sadece Wii versiyonunu kapsıyor olsa da, Undercover'ın PC versiyonunda yer almayıp, sadece Wii'ye ait yeni özelliklerin olacağını öğrenmiş oldum. Örneğin, iki ve hatta dört kişilik versiyonunun olması, bazı fizik özelliklerinin yine Wii'ye özel olması ve farklı kamera açılarının olması. Üstelik EA, Logitech ile beraber sırf Undercover oyunu için Nintendo Wii'ye özel bir direksiyon geliştirmişler.

NFS'yi oynayan en büyük kesim, PC platformunu oluşturuyor. Peki neden EA, sadece PC, PlayStation ve Xbox konsollarına yönelik yapmayıpta Wii, DS, PSP ve hatta iPhone için geliştiriyorlar?

Demek ki iyi bir satış rakamı elde ediyorlar arkadaşlar :) Çünkü Wii, DS, PSP ve iPhone için bir oyun geliştirmek, PC veya Xbox'a oyun yapmaktan çok daha zor. Bu çoklu platform olayına Carbon ile beraber devam etmekteler. Üstelik bunu tek bir ekip yapmakta. Peki neden daha zor?

EA BlackBox, Underground oyunundan beri oyunda kullanılan 3D modelleri birçok farklı şirkete yaptırıyor. Araba modellerini Matahari adlı bir şirkete devretmişti. En son ProStreet'teki yarış pistlerini de Hintli Dhruva Interactive şirketi yaptı. Yine ProStreet oyunuyla beraber artık kendi fizik motorlarını geliştirmiyorlar, nVidia'nın PhysX adlı fizik motorunu kullanıyorlar.


Nvidia'nın PhysX adlı fizik motoru; PC, Xbox ve PlayStation platformlarıyla uyumlu. C++ dilini oyunun bütün motor yazımında kullanıyorlar. DirectX grafik dilini ise Xbox ve PC platformu için kullanıyorlar. OpenGL ES dilini ise diğer platformlar için. Buraya kadar herhangi bir sorun yok. Fakat asıl sorun bundan sonra başlıyor. Nintendo Wii, DS, PSP ve iPhone için farklı diller, motorlar kullanmak zorundalar. Yani kendi teknolojilerini kendileri geliştiriyor.

İşte asıl sorunda burada başlıyor olmalı zaten. Wii ve DS için yine OpenGL ES ve C++ kullanılmasına rağmen, konsolların kendilerine ait kütüphane ve özel methodları kullanılması gerekiyor. PSP içinse lua adlı başka bir dil. Diğer platformlara da yöneldikleri için, PC, Xbox ve PlayStation platformuna yeterince odaklanılmıyor ve sonuçta eski oyunlardaki gibi ya bir tekrar oyunu ya da her zamanki gibi bir hayal kırıklığı yaşıyoruz.

Getirdiği sinematik keyfiyle kendimizi bir filmin içinde oynar gibi hissedeceğiz fakat oyundaki gameplay kısmının daha zengin ve daha yeniliklerle dolu olmasını hepimiz daha çok isterdik...

Saturday, August 23, 2008

Need for Speed Undercover Ön İnceleme

Need for Speed Undercover bu sene 18 Kasım'da piyasada olacak. Peki 15 aydır yapımda olan bir oyundan neler bekleyebiliriz? Eski serilerden sonra artık hıza ihtiyacımız olduğu kesin! Serbest dolaşma, polisler, hasar, modifikasyon, bir sürü süper araba, geniş bir hikaye ve klasik aksiyon dolu sürüş keyfi! Ne dersiniz?

Serbest Dolaşmada Heyecan Dolu Sürüş Keyfi

Başlığımız, yeni oyunumuz için bazı anahtar kelimeler. Şimcik bunları bir inceleyelim.

Serbest Dolaşma

Serbest dolaşma, NFS Undercover ile beraber geri dönüyor. Bu sefer ki ziyaretimiz Palm Harbor, Port Crescent ve Sunset Hills Dağlarından oluşan üçlü bir bölge. Her bir bölgenin kendine has özellikleri var: Şehiriçi alışveriş merkezlerinden, endüstriyel liman ve kırsal tarım alanları. Hepsi de otoyollar sayesinde bağlanmış durumdalar. Şehrin bir ucundan diğer ucuna gidilmesi toplam 8 dakika sürmektedir. Sadece sokak araları ve otoyollar ummayın, kanyonlarda, varoşlarda, inşaat alanlarında, dağlarda ve daha farklı alanlarda da yarışacağız. Polisleri halt etmek ve size yardım amaçlı kısa ve alternatif yollarda bulunacak. Oyun; güneşin batımında, saat 7 gibi, güneşin uzun gölgeler yarattığı vakitte geçecek. Bu da oyuna sarımsı bir ton katacak, tıpkı Most Wanted'da olduğu gibi.

Heyacan Dolu Sürüş Keyfi

Oyunun ilgi çekici diğer bir kısmı ise Need for Speed Undercover ile beraber geliştirilen sürüş fizikleri. Bu oyun için, Pro Street'teki fizikleri geliştirmişler ve üzerinde değişiklikler yapmışlar. Artık arabamız sürüş için daha hafif ve yola daha oturaklı. Bu da arabayı kullanmamızı daha kolay kılıyor ve yüksek hızlarda sürmemizi sağlayarak heyacanlı bir sürüş keyfi yaşamamızı amaçlıyor. Hatta biraz daha abartarak, daha fazla heyecan olması için akrobatik hareketleri de geliştirmişler. Diyelim ki karşınızdan bir polis sürüsünün geldiğini görüyorsunuz. Hiç problem değil, çek el frenini, attır arabanın kıçını, 180 derece dönüyor. Geri geri gitmeye gerek kalmadan. Drift yapmayı seviyor musunuz? Arabanızı yanlamak çok zor olmayacak, biraz alıştırma isteyeceği kesin ama alışınca güzel bir duygu olacak sanırsam.
Yine de drift'ten çok bir şey ummayın çünkü oyunun bir parçası değil. Oyun modları standart circuit, sprint'in yanı sıra kanyon yarışları ve yeni otoban yarışlarından oluşuyor. Otoban yarışları ise en zor mod, yoğun trafiğe karşı makas atmak. Üstelik bu sefer Undercover'daki trafik araçları daha akıllı. Hız limitine uyun, şerit değiştirirken sinyal verin ve siz ya da rakipleriniz tarafından yapılan kazalardan kaçının.

Yeni NFS oyunlarının vazgeçilmezi nitro (yine Birkaç kullanımlık), bu oyunda da var ve Most Wanted-Carbon'dan hatırlayacağınız Speed breaker ( Zamanı yavaşlatıp daha kolay manevra almanızı sağlayan özellik) – kullandıktan sonra yeniden dolmasını beklemeniz gerek. Oyuna yeniden dahil edilen başka bir özellik ise drafting. Yani rakiplerinizin tamponuna yapışıp ardından daha iyi kalkış, atak yapmanızı sağlayan özellik. Kalkış, yani drag'dan bahsetmişken...Maalesef bu da oyunun bir parçası değil.

Heyecan

Need for Speed serilerinde hiç karşılaşmadığımız bir özellikti geniş bir hikaye çerçevesi. Need for Speed Undercover, bu yeni oyunuyla gizli bir polis olan oyuncuyu, geniş ve kompleks bir senaryo çizgisiyle daha da heyecan kılıcı bir seri haline getirmeyi planlıyor. Karakterimizin dışarıyla tek bağlantısı Maggie Q adında bir ajanla beraber. Oyuncu kadrosuna Christina Milian(alttaki resim)'da dahil, daha detaylı bilgi için IMDB sayfasını inceleyebilirsiniz. Oyundaki sinematikler Hollywood stüdyolarında çekilmiş ve dijital ile gerçek çekimlerin bir kombinasyonu ki çok farklı bir görsellik sunuyor. Oyunun trailer'ını izlediğinizde ne demek istediğimi anlayacaksınız. Oyunun senaryosundan biraz daha bahsedecek olursak; haritanızda görünecek olan görevleri gerçekleştirmeniz gerekecek. Görevleri direk haritanızdan seçebileceksiniz ya da eski klasik görevin olduğu yere sürebilme imkanı da olacak.

Tabi bunlar genel özellikler, oyunun tüm sunduklarını içermiyor. Bitirmeden, bir çok kişi modifikasyon olayını da merak ediyor olabilir: ve evet, autosculpt yine mevcut ve bu sefer biraz daha gelişmiş olacak, yani ProStreet'te sadece tam body-kit'leri autosculpt'ta sokabilirken, bu oyunda tampon ve marşpiyelleri ayrı ayrı modifiye edebileceksiniz. Boyama işlevlerinde de ilerleme var gibi: örneğin sadece ön tamponu boyamak gibi. Performans modifiyesi de mevcut. Hasardan bahsedecek olursak, evet var ama sadece görsel olarak.

Tüm bunların yanında, bu sene de mükemmel bir oyun göremeyeceğiz sanırsam. Oyunda dikiz aynası yok, kaput üstü kamera modu yok (iç mekanı saymıyorum), iki kişik mod halen daha yok! Photomode var fakat yarışı tekrar izleme (replay) modu var mı henüz bir bilgi yok. Oyun yine sadece bir gün modunda. Yani Hot Pursuit gibi klasik NFS oyunlarındaki gece-gündüz, yağmur-kar-çamur yine yok. Polisler elbette var fakat polis olmayı beklemeyin :)

Öyle görünüyor ki EA Black Box, düşündüğüm gibi eski oyunlarda güzel olan özellikleri Undercover ile beraber bir araya getiriyor. Bir yerde Most Wanted 2 yapıyorlar. Most Wanted'da Underground'dan sonra, serideki en güzel oyundu. Bilhassa polisler sayesinde.

Need for Speed Undercover, hasar ve getirdiği diğer teknolojiler sayesinde, RD: Grid'den daha güzel bir oyun keyfi yaşatacak gibi (Grid'de iç mekan ve replay vardı, tabi Istanbul Park'ta!). Undercover'da amaç gizli bir polis kimliği altında kahraman olmak ve yarışlarda da gerçek hayatta yapamadıklarımızı gerçekleştirmek. Sadece yapay zeka ve grafik geliştirmekle olmuyor ama Undercover'da bu senenin gözde oyunlarından biri olacağına benziyor.

Kaynak: www.nfs-planet.de

Tuesday, August 05, 2008

Electronic Arts'ta Yapılanma Süreci

Oyundan Beyaz Perdeye...

Önce ki yazımda da belirtmiş olduğum gibi, dünya oyun sektörü yeni bir yapılanma süreci altına girmekte. Resident Evil (Capcom), Silent Hill (Konami), Dead or Alive (Tecmo), Tomb Raider (Eidos), Blood Rayne (Terminal), Doom (ID Software), Hitman (Eidos) ve yakında çıkacak olan Far Cry (Crytek), Max Payne (Remedy), Prince of Persia (Ubisoft)'tan sonra Electronic Arts'ta bir film şirketiyle anlaştı. Sims'in filmi şimdiden kesinleştirilmiş durumda ve EA'in korku türündeki ilk oyunu olacak Dead Space'in filminin de yapılacağı kesin gibi.

Ayrıca Electronic Arts cephesindeki son duruma bakarsak, EA CEO'su Riccitiello'nun söylediğine göre PC, PlayStation, Xbox 360, Wii, DS ve iPhone için 40 oyun serisi geliştirdiklerinden bahsetti. En başarılı serileri olarak ise Battlefield: Bad Company (Digital Illusions), UEFA Euro 2008 (EA Canada), Rockband (Harmonix), Burnout (Criterion) ve Mass Effect (Bioware) olduğunu belirtti. Kuşkusuz yakında çıkacak olan Spore'da bu listenin içine girecek.

NFS: UNDERCOVER

Efsanevi olan ilk 5 NFS serisi, sonrasında Road Challange ve Hot Pursuit 2 ile gelen durgunluk. Ardından 'The Fast and the Furious' filmine özenilerek yapılan ve 7 milyon satış rakamı elde eden efsanevi NFS: Underground ve devamı NFS Underground 2. Bu iki oyundan sonra ise modifiye üstüne polisleri, karalisteyi, yasadışı sokak ve arkasında güzel bir senaryoyu ele alan NFS Most Wanted. Fakat bu başarıların ardından gelen ilk hayal kırıklığı. NFS: Carbon. Carbon Most Wanted'a oranla sadece birkaç ekstra araba, gece modunu, kanyon yarışları ve drift'i ele alıyordu (Tokyo Drift'ten esinlenme). Her ne kadar oyuna ilk başladığınızda Most Wanted'ın devamı olduğu için sinematikleriyle gaza gelsenizde kısa oyun süresi ile Carbon'dan çabuk ayrılmak zorunda kalıyorsunuz.


NFS: Carbon'dan sonra bir sonra ki oyunlarını daha da geliştirmek için bir anket düzenlemişti Electronic Arts. Neredeyse 45 dakikanızı alacak büyük bir anketti bu. Ve Carbon'la beraber aslında daha önceden bir yapıma başladıklarını açıklamıştı Electronic Arts Black Box. Heyecanlanmıştık biz de doğal olarak. Nereden bilirdik 350 kişinin 2 sene boyunca geliştirdiği bir oyunun sadece 'yarıştan' ibaret olacağı. Yaptığınız tek şey 25 saat boyunca ok tuşlarını kullanmak. Hiçbir aksiyon yoktu. Önce ki NFS serilerine ek olarak sadece hasar özelliğini gösterebiliriz. Evet, hasar özelliğini kaç seriden beri NFS hayranları bekliyordu. Ama bu kadar sıradan bir oyunda beklemiyorduk.

EA'in 1997'de de CEO'luğunu yapmış John Riccitiello, 2007'de de tekrar CEO'luğa atandı ve Riccitiello düzenlediği toplantıların birinde NFS: Pro Street'in başarısız olduğunu belirtti. İşte bunun için Vancouver'de bulunan sanatçılarına 'işkence' yaptığını belirtti. Modelleme konusunda zaten bir sıkıntı çekmediklerine göre burada EA'in sanat yönetmenlerine işkence yapıldığını ve buradan da oyunun sinematiklerinin tekrar olacağını belirtebilmemiz mümkün. İşte beklediğim buydu!

Need for Speed'in değerini kaybettiği şu günlerde ise en iyi araba yarışı oyunları olarakta PC'de Race Driver: Grid ve PlayStation'da da GranTurismo 5 Prologue olarak gösterilmekte. Race Driver: Grid; gelişmiş grafikler, yapay zeka, farklı modifiye edilmiş araba ve yollar, kokpit kamerası ve hasar özelliğini içeriyor olmasına rağmen bence tüm bu özelliklerin güzelliği asıl online modda yaşanmaktaydı. Oyunda yola pusu kuranlar mı dersiniz, rusça, fransızca, türkçe her dilden küfür mü dersiniz...gerçek oyuncularla yarışmanın keyfi gerçekten bir harikaydı. GranTurismo 5 ise gelişmiş grafik ve fiziklerinin yanı sıra özellikle 2 kişi kapıştığınızda çok keyifli anlar yaşandığını söylemeliyim.

Bakalım, NFS: Undercover'ın çıkış tarihi 18 Kasım olarak belirlendi. Umarım bu seferde hayal kırıklığına uğramaz; NFS polis, serbest dolaşma ve sinematik gibi kendini diğer oyunlardan ayıran unsurları başarılı bir şekilde yansıtır.

NOT: Bu arada NFS hakkında biraz teknik bilgi vermek gerekirse, ilk NFS serilerini eski Test Drive oyunlarını geliştiren ve sonradan EA bünyesine katılan Dinstictive Software'ın geliştirdiğini, ardından Black Box adlı stüdyonun satın alınarak NFS Hot Pursuit 2, NFS: U, NFS: U2, NFS: MW, NFS: C ve NFS: PS oyunlarını geliştirdiğini söylemeliyim. Fakat NFS: U, NFS: U2, NFS: MW'deki arabalar, Matahari Studios adlı oyun stüdyosu tarafından modellenmiştir. Fakat günümüzdeki serilerde arabalar taranarak bilgisayar ortamına aktarılmaktadır. NFS: PS'teki yolları da Hintli Dhruva Interactive adlı stüdyo geliştirmiştir. Ufak bir detay olarakta NFS: PS'in yapım sürecinde ekibe George Lucas'ın kurmuş olduğu Transformers, Iron Man, Jurassic Park gibi filmlerin özel efektlerini geliştiren Industrial Light&Magic'ten Wilson Tang'in sanat yönetmeni olarak atandığını söylemekte de fayda var. Maksat genel kültür :)

Kaynak: www.gameindustry.biz, www.nfsunlimited.net, www.whichroadtotake.com

Saturday, July 12, 2008

Ubisoft, 300 ve SinCity'nin yapımcısı Hybrid'i aldı: Oyun Sektörü Yeni Bir Hal Alıyor

Ubisoft'un Gameloft ve ardından Hybrid'i alması, Activision'ın Blizzard ile birleşmesi, EA'in Bioware'i satın alması ve 2K'yı almaya kalkışması....

Bir şeyler oluyor bu oyun dünyasında?

Electronic arts, 1982'de daha önceden apple'da da çalışmış olan harvard mezunu trip hawkins tarafından kurulmuş bir şirkettir. başlardaki adı her ne kadar electronic artist olsa da sonradan electronic arts yapılmıştır. criterion software, digital illusions ce, black box, mythic, maxis, phenomic, tiburon, headgate, origin systems, bullfrog productions, westwood, bioware ve pandemic gibi oyun stüdyolarını satın almıştır. ubisoft'ta da %19 oranında hissesi bulunmaktadır.
stüdyonun en popüler oyunları need for speed, fifa, burnout, sims, madden, crysis, rockband, command&conquer, mass effect, sims gibi oyunlardır. valve'nin yaptığı orangebox'ın da yayımcılığını yaparak oradan da para sömürmektedir. yakın gelecekte merakla beklenen spore, dead space gibi oyunları çıkartacaklardır.


şu an ekibinde 9,000 kişi çalışmaktadır. bu ekipte daha önceden sami onur medal of honor'ın yapımında çevre tasarımcısı olarak çalışmış, şu an da ise giray özil command&conquer oyununun yapımında yazılım mühendisi olarak, daha önceden blur studio'da çalışmış olan cemre özkurt ise sims 3'ün yapımında kıdemli karakter tasarımcısı olarak çalışmaktadır.

ekibinin bir kısmı lord of the rings'in özel efektlerinin yapımcısı olan weta şirketindeki kimi kişilerle bir olarak zbrush adlı sculpting programının ezeli rakibi mudbox'ı programlamışlardır. daha önceden de deluxepaint adlı programı yazmışlardır.

Geçtiğimiz yıllarda neredeyse tüm kategoriler için tüm platformlara uyumlu oyunlarıyla piyasanın gündeminden düşmeyen bir oyun şirketiydi Electronic Arts. Yeni bir cevher gördüğü zaman parayı bastırıp almasıyla da ünlüydü. Fakat anti-taraftarları da azınlık değildi: Origin ve Westwood gibi şirketlerin yapımlarını başarısız kıldığı için kızgın olan bir toplum vardı, fakat bu EA'i bağlamıyordu, Nintento'dan sonra en başarılı şirket olmayıda başarmıştı 2007 yılında. Fakat bu yıl öyle olaylar gelişti ki şu an rakipleri Electronic Arts'ı halt edebilecek durumda. 24 stüdyosuna rağmen sadece 5 stüdyosu gelirinin %70'ini sağlıyor. Bioware'i alarak başarıya ulaşan şirket, 2K'yı da alarak başarısına başarı katabileceğini düşündü. Fakat 2K, EA'i red ederek, EA'nin red edilebilir olduğunu gösterdi. Zaten tüm bunların sonucunda da Electronic Arts, yeni bir yapılanma içine giriyor: 100-150 kişilik olan ekiplerini 30-40 kişilik küçük ekiplere ayırıyor ve bazı stüdyolarını da kapatmayı düşünüyor.

FIFA vs PES
NBA vs NBA 2K
MOH vs COD
Burnout vs Flatout
NFS vs Forza, GT, PGR, GRID...
Skate vs Tony Hawk
Crysis vs Halo
Rock Band vs Guitar Hero
Warhammer vs WOW (?)

EA, piyasada birçok kategoride, fakat bu mücadelesini sürdürebilecek mi?

Diğer oyun stüdyolarına baktığımızda 2K, son 3 senedir sektörün 1 numaralı oyunlarını yayımlıyor: Bioshock, Oblivion, GTA: SA. Activision'da Bizarre'ı satın alarak ve Blizzard'la birleşerek güçlü bir rakip haline geldiler: Tony Hawk's ProSkater, Call of Duty, Guitar Hero, Project Gotham Racing, StarCraft, Diablo, World of Warcraft.

Fransızlar'ın Atağı

Ubisoft, Assassin's Creed, Brothers in Arms, FarCry 2, Prince of Persia, Rayman, Tom Clancy's HAWX ve ENDWAR, Beyond Good&Evil 2'nin yanında Gameloft'u almasıyla artık iPhone, mobil ve DS, PSP gibi alanlarda da boy gösterecek. Ve artık özel efekt ekibi, Hybrid'e de sahipler: Acaba kendi oyunlarının filmlerini mi yapmayı düşünüyorlar?

Japonlar şu an oyun satışlarında üstün

Japonlara baktığımızda Nintendo, Capcom, Konami, Square Enix, Sony ve yaşlı çakal SEGA'da sektörde önemli bir çekişme içindeler.

Konsol savaşlarındaysa PlayStation 3, Xbox'ın satış rakamlarını 2'ye katladı. Xbox'a oyun yapmak her ne kadar daha kolay olsada, oyuncular üstün özelliklerinden ötürü PS'e her zaman ağırlık vermekteler. Xbox'a çıkan çoğu oyununda PC'ye çıktığını düşünürsek, PS benzersiz bir alternatif olarak gözüküyor...


Kaynak: www.cgsociety.org